Benveniste Emil

(1902-1976). Fransız dilbilimcisi. Hint-Avrupa dilbilimiyle genel dilbilime ilişkin çalışmalarıyla tanınır. Saussure’ün gösterge kuramını irdeleyerek, buyrultusallık ya da nedensizliğin göstergeyle onun belirttiği gerçeklik arasındaki bağı nitelediğini, ancak gösterenle gösterilen arasındaki ilişkinin zorunlu bir özellik içerdiğini savunmuştur. Başlıca yapıtları arasında Origine de la formation des noms en indo europeen (Hint-Avrupa Dilinde Adların Oluşumunun Kökeni) [1935] ile Problemes de linguistique generale (Genel Dilbilim Sorunları) [1966] yer alır.
(Vardar,2002)

Fransız dilbilimci Emile Benveniste (1902-1976) önce Ecole Pratique des Hautes Etudes’de, daha sonra da öğrencisi olduğu A.Meillet’nin yerine (1937) College de France’da karşılaştırmalı dilbilgisi dersleri verdi. Saussureden ve Prag Dilbilim Çevresinden etkilendi. Bütüncül bir kuram oluşturmamakla birlikte yapısalcı akımın içinde yer aldı ve Saussure öğretisinin gelişimine büyük ölçüde katkıda bulundu.

Çalışmalarını iki doğrultuda sürdürdü: Hint-Avrupa dillerinin incelenmesi ve genel dilbilim sorunları.
Genel Dilbilim Sorunları adlı yapıtında Benveniste Saussure sonrası dilbilimin gelişimini, ortaya çıkan çeşitli kuramları inceler ve Saussure öğretisinin yorumuna girişir. Genel dilbilim alanındaki eğilimleri saptar. Yapısalcılık adı verilen akımın temel dayanağını oluşturan yapı kavramının tarihçesini yapar, dizge içinde bağıntı kavramıyla sıkı bağıntısını vurgular. Amerika ve Avrupa dilbilimlerinde bu kavramın farklı biçimlerde algılandığını belirtir. Dil göstergesine, adılların öz niteliğine, sözcelemin biçimsel dizgesine ve dilde egemen olan öznelliğe ilişkin yazıları çığır açmış ve araştırmacılara yön göstermiş yazılardır.

P.Daix’in kendisiyle yaptığı söyleşide verdiği yanıtlarla dilbilimin ve göstergebilimin değişik alanlarına ilişkin görüşlerini belirtir. Karşılaştırmalı dilbilgisi döneminden başlayarak dil incelemesinin gelişimini ortaya koyar. Chomsky’nin üretici dönüşümsel dilbilgisine, dil, toplum ve ekin arasındaki bağıntılara, göstergebilime ilişkin saptamalarda bulunur.

G.Dumur’ün sorularına verdiği yanıtlarda ise Benveniste dilbilimi daha önceki geleneksel dilbilgisi, betikbilim ya da sesbilgisi çalışmalarından ayıran özellikleri, dilbilimin o dönemdeki yönelişlerini ortaya koyar. Göstergebilim, yapısalcılık, insanbilim, Freud’un ruhçözüm kuramı, bilgikuram, dilbilim öğrenimi vb. konularında görüşlerini açıklar.

Dilbilimin her alanında araştırmacının karşısına çıkan dil göstergesinin nedensizliği konusunda ayrıntılı bir incelemeye girişir. Göstergenin iki öğeden (gösteren ve gösterilen ya da işitim imgesi ve kavram) oluştuğunu kabul etmekle birlikte, dil göstergesinin nedensizliği konusunda çekinceleri vardır. Saussure dil göstergesinin hem değişmezliğinden, hem de değişebilirliğinden söz eder. Ancak Benveniste’e göre Saussure’ün tanıtladığı göstergeye değil, anlamlamaya ilişkin olarak geçerlidir; nedensiz olan gösterenle gösterilen arasındaki bağıntı değil (bu zorunlu bir bağıntıdır), göstergeyle dil-dışı gerçeklik düzleminde yer alan nesne, bir başka deyişle gönderge arasındaki bağıntıdır.
Benveniste K.von Frisch’in uzun araştırmalar sonunda ortaya koyduğu arıların diline ilişkin gözlemler yapar. Ancak arıların dili danslardan oluşur, devimsel niteliklidir. Bildiri yalnızca bir veri içerir. Ayrıca arı başka bir bildiriden bildiri üretemez. Üstelik söyleşim söz konusu değildir: bir arının ilettiği bildiri öteki arıya ulaşır, ancak bir yanıt gerektirmez, bir bildiri alışverişi söz konusu değildir. İnsan dilinin en belirgin özelliğini, nesnel gerçekliğe gönderimin ve dilsel gerçekleşmelerle tepkinin özgürce ve olabildiğince iç içe geçtiği söyleşim oluşturur.

Dil ve düşünce bağıntısını da irdeleyen Benveniste, Aristotelesin oluşturduğu düşünce ulamlarının aslında Yunancada bulunan ulamlar, bir başka deyişle Yunanca’nın kavramsal bir izdüşümü olduğunu, evrensel nitelik taşımadığını vurgular ve Ewe dilinden verdiği örneklerle bunu tanıtlamaya çalışır. Hiçbir dil türünün kendi başına anlığın etkinliğini ne kolaylaştırdığını, ne de engellediğini savunur. Düşüncenin gelişiminin dilin özel niteliğinden çok, insanların yeteneklerine, ekinin genel koşullarına ve toplumun düzenlenişine bağlı olduğunu ileri sürer.

Freud’un ruhçözüm yöntemini ele alan Benveniste, ruhçözümcü nün bireyin kendisine söylediği üstüne işlem yaptığını ve ilişkinin salt dilsel bir ilişki olduğunu belirtir. Bir başka deyişle, ruhçözümcü öncelikle öznelliğin evreni olan söz ya da söylem evreninde işlem yapar. Freud’un düşün işleyişine ilişkin ipuçlarını tarihsel dillerin kimi özelliklerinde aranmasının boşuna olduğunu gösterir.
Dil ve toplum arasındaki bağıntıyı da irdeleyen Benveniste, dille toplum arasında bir özdeşlik bulunmadığını, evrimlerinin birbirinden bağımsız olduğunu vurgular. Dil ile toplumun eşbiçimli olmadığını, yapılarının çakışmadığını, oluşturucu öğelerinin ve düzenlenişlerinin tümüyle farklı olduğunu belirtir. Dil toplumun yorumlayanıdır; toplum yalnızca dil içinde ve dil aracılığıyla anlam kazanır. Benveniste’e göre dil toplumu kuşatır, kavramsal dizgesinde içerir. Dil ile insan deneyimi arasındaki bağıntıyı da inceleyen Benveniste, dilde yer alan insan deneyiminin her zaman bildirişim süreci içinde söz edimine gönderme yaptığını belirtir ve dilde konuşan bireyle dinleyen birey arasındaki dönüşümlü bağıntıyı vurgular.
Benveniste’e göre dil anlamlayıcılığı iki boyutta eklemlenen tek dizgedir: dil hem göstergeler düzleminde, hem de sözce düzleminde anlamlayıcılık içerir. Dile gösterge dizgeleri arasındaki ayrıcalıklı konumunu sağlayan bu çift anlamlayıcılık özelliğini vurgular. Bir gösterge dizgesinin etkileme biçimi, geçerlik alanı, göstergelerinin öz niteliği ve sayısı, bu göstergelerin işleyiş biçimiyle belirlendiğini saptayan Benveniste, ayrıca gösterge dizgeleri arasındaki doğurum, türdeşlik ve yorumlayıcılık bağıntıları üstünde durur.

Dil çözümlemesinin düzeylerine ilişkin yazısında Benveniste yöntemin ayrılmaz bir parçası olan kesitlerine ve değiştirim işlemleriyle sürdürülen incelemede ulaşılan birimlerle sözcük ve tümce düzeyini birbirinden ayırır. Oluşturucu ya da tümleyici işlev üstlenen birimler arasında belirlediği karşıtlığın biçim — anlam bağıntısını yönlendirdiğini vurgular. Biçimle anlamı karşıtlaştırmak yerine, bu kavramlar arasındaki bağıntıyı dilin işleyişi içinde ve anlamlama sorunuyla birlikte incelemek gerektiğini belirtir.

Göstergeler dizelgesi ve bu göstergelerin birleşim dizgesi olarak dil ile özel belirticilerle nitelenen söylem edimlerinde gerçekleşen bir etkinlik olarak dil arasında bir ayrım yapan Benveniste, Saussure’ün öngördüğü dil/söz ayrımı yerine dil/söylem ikili karşıtlığını kullanır. Söylem, konuşan bireyin dili üstlenmesi, gerçekleştirmesidir. Bireyin işlevini vurgulayarak sözcelem/ sözce karşıtlığını oluşturmuştur. Sözcelem dilin söyleme dönüşümünü sağlayan bir etkinlik, bir üretim sürecidir. Sözce ise bir ürün olarak ortaya çıkan söz olgusudur.

Benveniste sözcelem edimini, gerçekleştiği durumları ve gerçekleşirken kullanılan araçları inceler. Sözcelem öncesi dil, konuşucuya yalnızca kimi olanaklar sunar. Sözcelemden sonra ise dil, konuşan bireyin söylemine dönüşür. Konuşucu sözcesinde yer aldığından, her söylem edimi bir iç gönderim özeği oluşturur: ben-sen bağıntısı, burada ve şimdi. Dil yerine söze yönelerek Benveniste sözcelem dilbilimine yol açmıştır. Benveniste’in çalışmaları bu açıdan, özellikle Oxford çözümleyici felsefe okulunun oluşturduğu edimbilimsel yaklaşımla benzerlikler gösterir. Austin’in önerdiği betimleyici sözce/edimsel sözce karşıtlığına ilişkin görüşlerini dile getirir. Benveniste’e göre Oxford okulu, Wittgenstein’ın farklı yönelişini de göz önüne alarak, ilk kez doğal bir dilin kavramsal kaynakları üstüne derinlemesine bir araştırmaya girişir.

Öztokat, Erdim, “Genel Dilbilim Sorunları” çevirisi “Sunuş” metni.YKY, 1995, İstanbul. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder