Bilgi ve anlam birikimini mümkün kılan gösteren/gösterilen diyalektiğinin bu şekilde sona erişi, göstergenin özünün boşaltılması anlamına gelir. Gösterge artık bir temsil/tasarım, bir başka şeyin yerini tutan bir şey değil; fakat Baudrillard’ın bulgulamış olduğu gibi, sınırsızca çoğalan/çoğaltılabilen bir taklit’tir (simulacrum). Göstergenin tekrarlanabilirlik özelliği, sanki taklit’te en uygun varoluş biçimini bulmuş gibidir. Taklit, modellerle meydana getirilmiş, kökeni veya gerçekliği olmayan bir gerçekliktir.
Yürürlükteki cisimleşmesi içinde, taklit, gerçekliğe ön gelir. Gösteren, kendisini, göndergeden, “doğal” olandan ve temsili yapıdan tamamen koparıp ayırır, gösteren hem özneden h,em de nesneden kopar, o kendi kendisinin göstergesi haline gelir. Böylece göstergeler, artık ne öznel ne de nesnel bir gerçekliğe gönderimde bulunmazlar; fakat yalnızca kendilerine gönderirler, çünkü taklit edilecek hiçbir gerçeklik kalmamıştır ve gerçeklik diye kabul ettiğimiz şey, zaten yekpare bir taklit’tir.
Totaliter bir gösterge-denetimi altındaki postmodern toplumda, göstergeler, taklitler ve kodlar esas belirleyiciler haline gelirler ve kendi mantıklarını ve anlamlama düzenlerini izlerler. Böylece gönderimsel deneyim düzeninin gerçeklik ilkesi, yerini, kod tarafından ve anlamlama mantığı tarafından organize edilen bir düzenin egemen şeması olarak taklit’e bırakır.
Baudrillard, çağdaş dünyada temsil ile gerçeklik arasındaki sınırın infilak ettiğini ve bunun sonucu olarak “gerçek olan”ın deneyiminin ve temelinin ortadan kaybolduğunu ileri sürer. Artık temsil, gerçekliğe tabi olmaktan çıkmış, gerçeklik temsil’e tabi hale gelmiş görünmektedir. Postmodern olan budur.
(Altuğ, 2001)
(Alm. historische Sprachwissenschaft, Fr. linguistique historique, İng. historical linguistics).
Artsüremli dilbilimin bir başka adı. F. de Saussure, tarihsel dilbilim teriminin bulanık bir içerik yansıttığını belirterek artsüremli dilbilim terimini önermiştir.
(Mm. Terminus, Fr. terme, İng. term,).
Özel bir bilgi ya da etkinlik alanına, bir bilim, uygulayım ya da uzmanlık daima özgü sözcük. Terimler uzmanlar arasında etkin bir bildirişim sağlanması için gerekli, temel nitelikli öğelerdir. Genel dilde geçerli olan çokanlamlılığa karşın, terim alanında tekanlamlılığa yöneliş görülür. Bu olguya bağlı olarak daha hızlı bir yenileniş süreci ve yaratım etkinliği gözlemlenir.
(Alm. Terminologie, Fr. terminologie, İng. terminology).
Terimleri inceleyen, bu incelemeye yön veren ilkeleri belirleyen, terim yaratımıyla ilgili sorunları ele alan uygulamalı dilbilim dalı. Terimbilim çağımızdaki yoğun terim gereksiniminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Terimleri, dilbilim ilkelerine uygun biçimde belirlemek, çözümlemek, gereken durumlarda yeni terimler yaratmak, olanaklı durumlarda da yaratılan terimleri yaygınlaştırmak bu dalın başlıca işlevleri arasındadır.
(Alm. Terminologie, Fr. terminologie, İng. terminology).
Bir bilim, sanat. uzmanlık dalına özgü sözcüklerin ya da terimlerin oluşturduğu bütün; terminoloji.
(Alm. Syntax, Satzlehre, Fr. syntaxe, Fr. syntax).
Anlamlı birimlerin tümce oluşturacak biçimde bir araya gelme, tümcelerin birbirine bağlanma, üretilme, dönüştürülme, vb. kurallarını inceleyen dal. (Sözdizim de denir.) Geleneksel tümcebilim, sözcüklerin işlevine yönelmiş, anlamsal ölçütlere, söz bölükleri kavramına başvurmuş, örneğin özneyi “işi yapan”, nesneyi “işin etkisinde kalan”, vb. diye tanımlamıştır. Bu anlayışta temel ilkeler düşünceye, mantığa ve iki işlevin varlığına bağlıdır: Özne ve yüklem işlevleri. Bunlardan birinin bulunmadığı durumlarda eksiltiden söz edilir. Düzenlilik, kurallılık olmayan yerde düzenlilik, kurallılık aranır. Onun için de birtakım varsayımsal düzenlilikler kural sayılır. Olguların nasıl olduğu değil, nasıl olması gerektiği araştırılır. Kuralcı anlayış da bundan kaynaklanır.
Yapısal tümcebilim, eksilti kavramından kaçınır, anlamsal ölçütlere genellikle başvurmaz,
biçimbilim/tümcebilim ayrımını bir yana iter. Açık seçik ölçütlere yer vermeye çalışır, bütüncelerden kalkarak işlemlerini, çözümlemelerini gerçekleştirir. Bu işlemlerde ikili bir yol izlenir. Sesbirimlerden biçimbirimlere, dizimlere, tümcelere... ya da tümcelerden dizimlere, biçimbirimlere geçilir.
biçimbilim/tümcebilim ayrımını bir yana iter. Açık seçik ölçütlere yer vermeye çalışır, bütüncelerden kalkarak işlemlerini, çözümlemelerini gerçekleştirir. Bu işlemlerde ikili bir yol izlenir. Sesbirimlerden biçimbirimlere, dizimlere, tümcelere... ya da tümcelerden dizimlere, biçimbirimlere geçilir.
L. Bloomfield ’e göre tümcebilim bağımsız biçimleri (yaklaşık olarak sözcükleri) incelemeli ve dolaysız kurucular kavramına başvurmalıdır.
L. Tesnière hem biçimsel, hem anlamsal ölçütlerden yararlanır. Ona göre “yapısal” terimi “sözdizim” terimiyle eşanlamlıdır; “biçimbilimsel” terimiyse “anlamsal”la aynı anlama gelir.
G. Guillaume’a göre, sözdizim “anlatım”a bağlanır ve biçimbilimsel boyuta göre ikincil bir önem taşır.
İşlevsel tümcebilim (A. Martinet) birtakım anlamsal ölçütlere de yer verir; “durum” kavramını inceleme dışında bırakır, anlambirimleri belirleyerek bunların işlevlerini saptar, sözdizimsel özerklik derecelerine göre sınıflandırır: Bağımsız anlambirimler (örn. tek başına sözce oluşturabilen eylem, bugün, yarın gibi belirteçler), bağımlı anlambirimler (genellikle adlar), işlevsel anlambirimler (ilgeçler, bağlaçlar).
Üretici-dönüşümsel tümcebilim (N. Chomsky) konuşucunun daha önce hiç oluşturmadığı ya da duymadığı tümceleri nasıl üretip anladığını göstermeyi amaçlar. Bütünce kullanmaz. Bir dildeki olanaklı tümceleri üretebilecek bir kurallar dizgesi oluşturmak ister. Öngördüğü üretici taban, derin yapıları ele alır; dönüştürümsel bölümse yüzeysel yapılara geçişi inceler.
(Alm. Soziolinguistik, Fr. sociolinguistique, İng. sociolinguistics.).
Dil olgularıyla toplumsal olgular arasındaki ilişkileri, bunların birbirini etkilemesini, birbirinin değişkeni olarak ortaya çıkmasını, bir başka deyişle, bu iki tür olgu arasındaki eşdeğişirliği inceleyen karma dal. Toplumdilbilim, hem konuşucunun, hem de dinleyicinin toplumsal konumuyla bildirişim durumlarını, söylem çeşitlerini ele alır. Olanaklı durumlarda, eşdeğişirliğin yanı sıra dilsel ve toplumsal yapılar arasındaki neden-sonuç ilişki sini saptamaya çalışır. Kimi durumlarda bu dalın sınırlan budundilbiliminkilerle karışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder