Postmodern dil durumunu karakterize eden dilsel olgu, göstergenin yapısal statüsünün yerinden edilmesidir, yani gösterilen ile gösteren ayrımının çözülüme uğratılması ve sınırın kaldırılmasıdır. Gösterge kavramının metafiziksel problematiği onun duyulur olan ve düşünülür olan arasındaki karşıtlık tarafından belirlenmesi, bu karşıtlığa dayanmasıdır.
Metafizik gelenek daima göstergeyi bu iki mevcudiyet (presence) uğrağı arasındaki bir geçiş (transition), bir köprü olarak ele almıştır. Gösterge, yalnızca, nesne biçimindeki mevcudiyet (duyulur olan) ile öz-mevcudiyet biçimindeki mevcudiyet (düşünülür olan) arasında gelip geçici bir gönderim olarak işlevde bulunur.
Göstergenin bu kökensel belirleniminde, postmodern bakış açısından problematik olan, gösterilenin kendiyle-özdeşliğinin, daima, gösterenini kendisine indirgemiş olması veya gösterenini kendi dışına sürmüş olmasıdır.
Postmodern çözülüm, bu defa da, “düşünülür olan”ın “duyulur olan” üzerindeki önceliğinin ortadan kaldırılması ile gerçekleşir ve dil, gösterenlerin sonsuzca süren birbirinin yerini alma oyununa dönüşür. Bu yapısal çözülmenin ürettiği sonuç;anlamın tözsel niteliğini kaybetmesi; anlamın dilin gerisinde duran derin boyut olmaktan çıkıp yüzeye, gösterene, duyusal olana çekilmesidir.
Anlam, şimdi, yalnızca gösterenler arası bağıntıda dilsel ayrım olarak vardır. La can’ın sözünü ettiği, “gösteren altında gösterilenin sürekli kayıp gittiği” bir durumdur bu.
.........
Anlam, şimdi, yalnızca gösterenler arası bağıntıda dilsel ayrım olarak vardır. La can’ın sözünü ettiği, “gösteren altında gösterilenin sürekli kayıp gittiği” bir durumdur bu.
.........
Postmodern dil durumu, özneyi, anlamlama oyunu ile baş başa bırakır ve öznenin önüne kışkırtıcı, ayartıcı bir özgürlük alanı açar. Gelgelelim, bu alan bir gerçeksizlik alanıdır ve özgürlük de negatif bir özgürlüktür; çünkü, gerisinde, dünyada tözsel hiçbir şeyin ne özne ne varlık ne değer, bulunmadığı düşüncesi yatar. Baudrillard’ın saptamasıyla modada güzel ve çirkinin, politikada sağ ve sol’un, medyanın her bildiriminde doğru ile yanlıışın, nesnelerde yararlı ve yararsızın, anlamlamanın her düzeyinde doğa ile kültürün birbiriyle değiştirilebilir olması, bütün büyük hümanist değer ölçütlerinin, ahlaki, estetik ve pratik yargıların oluşturduğu tüm uygarlık ölçütlerinin, imgeler ve göstergeler dizgesi içinde silinip süpürüldüğünün kanıtı olarak görülebilir.
(Altuğ,2001)
1926 yılında kurulan Prag Dilbilim Çevresi’yle bu çevrenin çalışmalarına katılan çeşitli ülkelerden dilbilimcilerce oluşturulmuş yapısal dilbilim okulu. 1926 yılında V. Mathesius’un girişimiyle kurulan Prag Dilbilim Çevresi, S. Karsevski, N. Trubetskoy ve R. Jakobson’un katılmasıyla etki alanını genişletti.
1928’de La Haye’de yapılan Uluslararası Birinci Dilbilim Kurultayında Çevrenin görüşleri, önerileri, savları açıklandı. L. Brun, L. Tesnière, J. Vendryes, E. Benveniste, G. Gougenheim, A. Martinet, A. De Groot, N. Van Wijk, A. Sommerfelt gibi dilbilimciler de Prag Okulunun çalışma ve yayınlarına katkıda bulundular. Verimli etkinlikleri İkinci Dünya Savaşı’na değin süren bu dilbilim çevresi, özellikle çağdaş anlamda sesbilimi kurdu; ayrıca yazınsal dille de yakından ilgilendi.
Öncüleri arasında F. de Saussure’le , J. Baudouin de Courtenay’nin yer aldığı okulun ilk büyük sözcüsü, işlevsel dilbilimin kurucusu sayılan N. Trubetskoy’dur. Avrupa yapısalcılığı ondan kaynaklanır. A. Martinet ile E Benveniste, akımın Fransa’da yayılıp gelişmesini sağladılar.
R. Jakobson’un ABD.’ ye yerleşmesi üzerine Avrupa yapısalcılığıyla Amerikan yapısalcılığı arasında bağlantı kuruldu. Dilin başlıca işlevini, erekliğini bildirişimde gören Prag Okulu’na göre, bir dizge görünümü sunan dilin öz niteliği eşsürem düzleminde belirlenir.
Karşılaştırma yöntemi aralarında hiçbir akrabalık bulunmayan dil dizgelerini iç özelliklerine göre sınıflandırmada da kullanılabilir. Bu koşulların belirlediği sınırlar içinde artsüremli incelemeyle eşsüremli inceleme arasında aşılmaz engeller yoktur. Çağdaş işlevselcilik, birçok bakımdan Prag Okulu’nun açtığı yolda yeni atılımlar yapmıştır. 1977’de Paris’te oluşturulan Uluslararası İşlevsel Dilbilim Kurumu, A. Martinet önderliğinde tüm dilbilim alanlarında ve dallarında, ilk örneklerini sesbilimde verilen çalışmalara çok geniş bir kapsam kazandırmış bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder