K

KADIN ÜSLÜBU
(Fr. ékriture féminine)
Fransız feminist kuramında, erkeksi üslüptan farklı olduğu savunulan kadınsı yazma tarzı, ki kadın yazarların eğilimli olduğu konulardan çok onların dil ve ifade tarzında, psikanaliz görüşlere dayanarak, başkalık görür.
(Aytaç,1999)

KAVRAM
(Alm. Begriff Fr. concept, notion, İng. concept, notion).
Ortak özellikler taşıyan bir dizi olgu, varlık ya da nesneye ilişkin genel nitelikli bir anlam içeren, değişik deneyimlere uygun düşen, dilsel kökenli her türlü tasarım, düşünü, imge; bir nesne, varlık ya da oluşun anlıksal imgesi; gösterilen.

KAVRAMBİLİM
(Alm. Semasiologie, Fr. sémasiologie, Ing. semasiology).
Anlatımdan, adlardan, gösterenlerden kalkarak bunların belirttiği kavramları, gösterilenleri inceleyen anlambilimsel araştırma. Bak. adbilim.

KAVRAMBİRİM
(Alm. Semantem, Fr. sémantème İng. semanteme).
Özgül anlambirimcikler bütünü (B. Pottier). Sınıfbirim ve gücülbirimden ayrı olarak, sürekli ve özgül nitelik taşıyan anlambirimcikler bütünü.

KAVRAMCILIK
 [İng. conceptualism; Fr. conceptualisme; Alm. konzeptualismus]
Tümellerin gerçek anlamda bir varlıkları olmadığını ve tümellerin yerine getirdikleri varsayılan sınıflandırma işlevinin gerçekte zihindeki kavramlar tarafından gerçekleştirilmekte olduğunu savlayan; ana öğretisi “tümeller zihinde varolan kavramlardan, bilinç, tasarımlarından ibarettir” biçiminde özetlenebilecek felsefe öğretisi.
Felsefe Sözlüğü

KAVRAMSAL ALAN
(Alm. Begr Fr. champ conceptuel, champ notionnel, İng. conceptualfield).
Bir sözlüksel alanda anlatımını bulan anlamsal alanın dış gerçeklik düzlemindeki kavramsal karşılığı. Birçok dilbilimci gerçekte kavramsal alan terimini anlamsal alan terimiyle eşanlamda kullandığından yukarıdaki tanımda yer alan ayrım gerçekte daha çok kuramsal bir ayrımdır. Kavramsal alan deyimi J. Trierden kaynaklanır ve yapısal bir anlayışı yansıtır. Bu bilgin anlığın kavramsal kesimine ilişkin sözcükleri incelemiş ve bunların yapı kuran düzenli bir bütün oluşturduğunu, bu bütünde yer alan her birimin öbürlerine bağımlı olduğunu tanıtlamıştır. Bu anlayışa göre, bir kavramda beliren değişiklik komşu kavramların ve onları belir ten sözcüklerin de değişime uğramasına neden olur. Sözcükler, kavram alanlarını kaplayan dilsel alanlar oluşturur; bir dünya görüşünü meydana getirirler.

KOPENHAG OKULU
1931 yılında kurulan Kopenhag Dilbilim Çcvresi’nde, özellikle F. de Saussure’ün yanı sıra Prag Dilbilim Çevresinin etkisiyle oluşan yapısal dilbilim akımı. Danimarka geleneğinde yer alan R. Rask ve O. Jespersen’in yanı sıra F. de Saussurele Prag Okulu’nun çalışmalarından esinlenen V. Bröndal, L. Hjelmslev. H. Uldall, vb. bu okulun önde gelen dilbilimcileridir. 1936 yılında, görüşlerindeki özgünlüğü belirtmek için dilbilim yerine glosematik (Yunanca glossa “dil”den) terimini kullanmaya başlayan Hjelmslev, Saussure’ün görüşlerini, soyut. mantıksal, biçimsel, tümdengelimli bir bakış açısından kalkarak geliştirmiş, doğal dillerin yanı sıra bütün ‘dillere” uygulanabilecek bir tür dilsel mantık, dil “cebir”i, salt kuramsal nitelikli bir bilim tasarlamıştır.

KÖKENBİLİM
 (Alm. Etymologie, Fr. étymologie, İng. etymology,).
Bir dildeki gösterenlerin kaynağını, ne zaman ortaya çıktıklarını, nereden geldiklerini, hangi evrelerden geçtiklerini araştıran dilbilim dalı. Tarihsel yöntemin oluşmasıyla birlikte, XIX. yüzyılda köken araştırmaları bilimsel bir yörüngeye oturmuştur. Karşılaştırmalı dilbilim, bu gelişimi yakından etkilemiş, anlambirimlerin ses yönleri. yoğun incelemelere konu olmuştur. XX. yüzyıl başlarında, salt sesçil nitelikli olan bu çalışmalara J. Gilliéron dilbilimsel coğrafya alanını açarak etkin katkılarda bulunmuş, özellikle yapısal dilbilimin geliştirdiği alan kavramından da yararlanılmasıyla (P. Guiraud) öğeler arasındaki bağıntıların yanı sıra anlam boyutu da birçok açıklamada yer almaya başlamıştır. Günümüzde kökenbilim artık salt kaynak araştıran bir inceleme değil, anlamlı birimlerin hem biçim, hem de içerik düzlemindeki tarihini ele alan bir daldır.

KURGU
 (Alm. Aufbau)
Edebi eserde yapı öğelerinin bileşimi işi ve bunun gerçekleşmiş hali. Dış kurgu: Bölüm, perde, kıta vb. iç kurgu:Konunun gelişim çizgisi, dil kurgusu ise ntm, kelime seçimi vb.dir.

KURMACA
(Alm. Fiktion; Lat. Uydurma, buluş anl.)
Edebiyat kuramında ‘Mimesis’ (gerçekliği taklit)in karşıtı olarak yazarın hayal gücünün yaratıcılığına yer vermesi anlamını taşır.
(Aytaç, 1999)

KURMACA DÜNYA:
Bir yazarın hayalinde kurduğu ve kurmaca ne sir bir eserde anlattığı. figürleri, olayları gerçek gerçeklilikle değil ya zarın o gerçeklikten süzüp çıkardığı gerçeklikle ilişkili dünya.
(Aytaç, 1999)

KURMACA GERÇEKLİK
Edebi eserde gerçek gerçekliğin, yazarın yaratıcı gücü sayesinde dönüştüğü yeni bir gerçeklik.
(Aytaç, 1999)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder