M

METİN
[İng. text Fr. texte; Alm. text]
En genel anlamda, yapıt, belge, dilekçe, yasa, önerge gibi çeşitli dilsel anlatım düzenlerine göre oluşturulmuş; yerleşik dilbilgisi kuralları uyarınca yazılmış; yazılırken belli retorik stratejiler, konu, içerik, biçem gibi birtakım biçim özellikleri gözetilmiş; çeşitli anlatım ya da söyleme olanaklarıyla kurulmuş sözcükler bütününe, basılı ya da değil her türden yazı parçasına verilen ortak ad. Metinler, kimileyin tek bir yazarca, kimileyin iki ya da daha çok kişiden oluşan ortak yazarlarca, kimileyin de belli bir yazı komisyonunca kaleme alınırlar. Bu bağlamda yazılı bir iletişim yolu olarak metin hep önceden varsaydığı belli bir okur öbeğine seslenir. Bu seslenişiyle, hedef okur kitlesi olarak belirlediği ya da öngördüğü okuyucularına belli iletiler yollayarak kendilerinde çeşitli etkilere yol açmaya çalışır. Yerleşik felsefe dilindeki kullanımıyla yazılı bir anlamlandırma biçimi olan “metin” terimi, genellikle belli bir bağlam içinde okura belli felsefe konularında çeşitli düşünceler iletmek amacıyla oluşturulmuş yazılı metinler için kullanılır ve bu tür metinler de “felsefe metni” diye adlandırılırlar.
Felsefe Sözlüğü

Edebiyat biliminin çeşitli anlamlarda kullandığı odak kavram. Edebiliğin tartışmalı olduğunun kabul edilişinden bu yana her türlü yazıh şey anlamında eser yerine kullanılmaktadır. Dilbilimde ise, kullanılan dilin bir birimi, tümcelerden ibaret olmayan, an cak tümcelerle geçekleşen anlambilimsel bir birim olarak ele alınır. Tümcelerin birbiriyle bağlanarak bir metne dönüşmesi demek olan metinselliğin (Textualität gerçekleşmesi için metinin bağdaşıklılık (Kohäsion), tutarlılık (Kohärenz), niyetlilik (jntensionalität), benimsenebilirlik (Akzeptabiliätt). bilgi aktarıcılık (Infomativit durumsaflık (Situationalität) ve metinler arası ilişki (Intertextualität) gibi özellikleri olmalıdır.
(Aytaç,1999)

METİN DİLBİLİM
Bak: Betiksel Dilbilim.
Diğer bilim dallarında olduğu gibi, metindilbilimi’nde de birbirinden farklı anlayışlar, çeşitli inceleme yöntemleri söz konusudur. Kimi araştırmacılar, metinlerin iletişimsel boyutunu incelemelerinin odak noktası yaparken, kimileri de dilbilgisel bağlardan yola çıkar. Çeşitli metin inceleme yöntemleri birbirinden değişik de olsa, tümünün de inceleme birimi ‘metin’dir.  Bu incelemelerde ağırlık, metin içindeki tek tek tümceler değil metnin bütünüdür.
Diğer bir deyişle, incelenen, metnin bir bütün olarak yapısı ve işlevi; metni oluşturan ögeler arasındaki bağlar ve ilişkilerdir. Bu anlayışla inceleme konusuna (metne) eğilen metindilbilimi; bir şiir, bir öykü, bir dilekçe olsun her türlü dilsel olguyu metin yapan ölçüt ve kuralları saptar. Böylece, çeşitli metin türleri arasındaki ilişkileri araştırır, metinlerin anlamsal yapılarını belirlemeye çalışır. Onların kullanım bağlamlarını bularak, hangi koşullar altında çeşitli ürünlerin ne tür iletişimsel işlevler üstlendiklerini saptar.

Oraliş, Meral-Şeyda Ozil (1992), “Metindilbilimsel Yaklaşımla Yazınsal Bir Metni
Çözümleme Denemesi”, Dilbilim Araştırmaları, Ankara.

METİNLERARASILIK
[İng.intertexcuality Fr. intertextualité; Alm. İntertextualität]
Kristeva’nın postmodern eleştiri alanında ortaya attığı metinlerarası kavramı Baktin ’in söyleşimcilik adını verdiği ve son tümcede özetlediğimiz (“söyleşim boyutundan yoksun sözce yoktur”) düşüncesinden kaynaklanır. Gerçekten de 1960-1970 yılları arasında yazın eleştirisi alanında yaygın bir biçimde kullanılan metinlerarası kavramını ortaya atan Kristeva, (Roland Barthes, Todorov ve Tel Quel dergisi yazarlarının katılımıyla,) Baktin’in düşüncelerini Fransa’da tanıtmaya; Sémtiotiké recherches pour une sémanalyse (1969), Le Texte du Roman (1970) ve La Révolution du Langage Poétique (1974) adlı yapıtlarında, onun söyleşimcilik kuramını metinlerarası adı altında, göstergebilimsel bir bakış açısıyla ele alıp kendince tanımlamaya girişir. Baktinin söyleşim kavramına dayanarak, Kristeva, metinlerarasılık olgusunu kendi göstergebilimsel yazın kuramının odağına yerleştirir. Kristeva da Baktin’in tanımladığı biçimiyle, söylemin konumu ve metnin konumu arasında bir koşutluk kurarak, nasıl ki bir söylem (ya da sözce) hem söyleyenin hem de dinleyenin ortak ürünüyse ve kendinden önceki ya da çağdaş sözcelere gönderiyorsa, metnin de her zaman öteki metinlerin kesiştiği yerde bulunduğu ilkesini benimser. Kristeva metin tanımını hep söyleşimciliğe/ metinlerarasına bağlı kalarak yapar.

Kristeva, metni doğrudan bir bilgi verme ereğinde olan, bildirişime yönelik bir sözü önceki ya da eşsüremli öteki sözcelerle ilişkilendirerek, dili yeniden düzenleyen “dilbilim-ötesi bir aygıt” olarak tanımlar. Metin belli bir işlevi yerine getiren, belli bir iş” yapan bir aygıttır. Metnin yerine getirdiği işlev gösterenleri yeniden dağıtmaktır. Farklı gösteren dizgelerini yeniden dağıtmak yeni bir metin (dolayısıyla yeni anlamlar) üretmektir. Dil üretici bir işlev gerçekleştirir; dil yoluyla, metin gösterenleri yan yana ekler, onları bir bağlamdan alarak yeni bir bağlam içerisine dönüştürerek sokar, böylelikle karşılıklı ilişkiler içerisinde belli değişiklikler yaratır.
(Aktulum, 2000)
…………………………….
Postmodern ile post-yapısalcı düşünme yordamlarında, varolan her metnin diğer varolan tüm metinlerle ilişki içinde olduğunu, bu ilişki temelinde de metinlerin geniş bir anlam dağarcığı ya da anlamlandırma dağarı oluşturduğunu, böylelikle de metinlerle örülmüş uçsuz bucaksız bir düşünme patikaları ağı oluştuğunu dile getiren kavram.
Daha yazınsal bir gözle bakıldığında ise, verili bir metnin diğer metinlerle evirmece/çevrikleme (anagram), anıştırma/dokundurma, uyarlama, aktarma/çeviri, gülünçleme/ yansılama (parodi), yankı, benzek/benzeti/öyküntü (pastiş), taklit/öykünme ve diğer dönüştürme yollarını kullanarak ilişkiye geçmesi ya da ilişkili olması.
Son dönemlerin gözde postmodern kuramcısı Zygmunt Bauman “metinlerarasılık” dendiğinde bundan anlaşılması gerekenin, son derece karmaşık , iç içe geçmiş ilişkiler düzleminde “metinler arasında herhangi bir yere varmadan ya da üzerinde anlaşılmış bir noktada durdurulmadan sürdürülen sonsuz konuşma” olduğunu söyler.
Öte yandan metinlerarasılık Julia Kristeva’nın gösterge biliminde anahtar bir kavramdır. Kristeva’ya göre bir metin belirli bir anlamı olan yerli bir şey olarak görülemez. Bir metin ancak ilişkili olduğu diğer “yazı” ların özümsenmesi ve dönüştürülmesiyle anlaşılabilen bir mozaiktir. Bir metin diğer metinlerden hiçbir biçimde bağımsız olamaz. Her metin birçok “yazı”nın; ya zarın, okuyucunun, tarihsel ve kültürel bağlamların birleştiği bir kavşaktır. Kristeva bu metinlerarasılık kavrayışını yalnızca bildik anlamdaki metinlere değil, anlamlandırılabilen, anlam üretilebilen her şeye uygular.
Felsefe Sözlüğü

MOTİF
Kısa bir metinde, bir şiir ya da romandan alınmış bir parçada sözlüksel alanlar oluşturulup izlekler incelenebilir. Bir romanda, bazı sözlüksel alanların yinelenmesi «motif» adı verilen anlam koşutlukları ve yankılanmaları yaratır. E. Zola’nın romanları buna örnek gösterilebilir. Özellikle Bête Humaine ’de “Lison” adı verilen lokomotif, kadınlık ve cinsellik sözlüksel alanı aracılığıyla sürekli olarak okura hissettirilir.
(Kıran,2002: 250)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder